.

9 Ağustos 2016 Salı

Canan Tan imza Gününe gittim..18.05.2016




 Bugün ilk kez bir yazarın imza gününe gittim..Çok tatlı bir yazar canan tan.. -Okuyor musun?diye sordu -yok dedim. -çalışıyor musun?diye sordu -hayır dedim. -Ben de yazıyorum dedim -hadi bakalım dedi.. Yazar ve yazar tanışması da ayrı bir şekil oluyormuş..onu da yaşamış olduk..kendi adıma mutluyum..


 


 Bu kez yazar, aşk’ın yanı sıra organ nakli konusuna da dokundurmuş kalemini. Yaşamla ölümün kıyasıya savaştığı yol ayrımında ge-çen çarpıcı bir öykü. Yanı başımızda yaşanıyormuşçasına gerçek... “Sen, gözlerinden ateşler saçarak, zehirli oklarını bana yöneltirken, ben sana âşık oldum Nehir...” “Sen, tüm şatafatlı tanımlardan sıyrılıp en doğal halinle, yaramazlık yapan çocuklar gibi boynunu bükmüş bağışlanmayı beklerken, ben sana âşık oldum Deniz...” Yüreklere düşen ilk kıvılcımlar... Sonsuza dek süreceğine inanılan aşk, mutluluk... Ve o uğursuz kaza! Kadının belleğinde kalan son sözcükler... “Sıkı tutun Nehir!...”

8 Ağustos 2016 Pazartesi

köprü-Ayşe kulin

Ayşe kulin'in dili öyle sade ve öyle güzel anlatmıştı kitabın karışıklığı eridi gitti.Karışık derken çok fazla hikâye ve kişiler var.Bu yüzden yavaş okuyun bu kitabı derim.Kitabın konusu isimden de anlaşıldığı gibi "köprü".Doğuda erzincanda yıllarca yapılması istenen bir köprü.Nelere şahit bir köprü.Şimdi kafamdaki soru işaretleri bu hikâyeler acaba gerçek mi.Tek bir romana binlerce hikâyeyi sığdırmış Ayşe kulin.Kalemine sağlık bir kez daha mutlaka okuyun derim..

Piraye-Canan Tan

*Kitabı ilk elime aldığımda arkasında kısa kısa yorumlar yazıyordu.. Bir tanesinde tek solukta !diye iki kelimelik bir cümle gözüme çarpıverdi hemen..Sonra dedimki ben bu kitabı kesinlikle okumalıyım ! İyikide okumuşum iyikide pirayeyi tanımışım.Gerçektende tek solukta okunulacak ama bitirmeye korkacağınız bir kitap PİRAYE.. *Ben hayatımda bu kadar içten ve sürükleyici bir hikaye daha okumadım.. Piraye'nin şiir sevgisi,devrimci kişiliği,insanlara karşı önyargısız iyilik dolu tavırları onu kendime benzetmeme sebep oldu.Hani diyoruz ya bir kitabı okurken karakterin yerine kendimizi koyarız diye.Kitaba başlar başlamaz bende aynısını yaşadım. Piraye'nin nazım hikmet sevgisiyle gireyim hikayemizin konusuna.Babası'nın devrimci kızı Nazım hikmetinde eşi'nin ismi'dir bildiğiniz gibi piraye.Ah birde o şiirleri yokmudur.İşte pirayede şiirlere aşık üniversite öğrencisi bir genç kızdır.Arif onu şiirleriyle kalbinden vurur önce.Bilirsiniz Ahmed Arif'i oda şairdir.Sonra arkadaşı ömer girmeye çalışır piraye'nin kanına.Ama hiç kimse onun kadar etkilemeyi başaramaz.Diyarbakırlı haşim ağa.Çünkü haşim çok farklı bir kişilik,çok içten sevdiğine sahip,onu asla yarı yolda bırakmayan güçlü bir karakter..Peki kitabın sonunda ne olacak?Önce Arife sonra haşime vurulan Piraye kimi seçecek kiminle evlenecek..İşte tüm bunları bu güzel kitabı okuyarak merakınızı giderin diyorum benden bu kadar..Ben olsam,ben olsam bu yorumdan sonra kesin alıp okurdum.. Bulutlar geçiyor: haberlerle yüklü, ağır. Buruşuyor hâlâ gelmeyen mektup avucumda. Yürek kirpiklerin ucunda uzayıp giden toprak uğurlanır. Benim bağırasım gelir: -"Pîrâye, Pîrâye!.." diye #Nazımhikmet

Kafes-Josh Malerman

Okumadan önce herkes çok övmüstü tavsiye etmişti.Kimisi dediki reklamı çok yapıldı bu yüzden çok sattı çok okundu..Bunlarında etkisi olabilir tabiki neden olmasın ama okuduktan sonra sizde kitabın sadece reklamla bir ilgisi olmadığını anlayacaksın..Çünkü kitap gerçekten harikaydı.Müthişti.Bu türde okuduğum ilk kitap olduğu için daha iyi bir korku gerilim kitabı okumuştum diyemicem üzülerek ama benim için bu kitap güzel bir baslangıç oldu diyebilirim..Kitapta hem geçmiş hem de gelecek anlatılmıştı.Bu bana Sarah jio'nun son kitaplarını anımsattı.Yine insanlar kitap çok korkunçtu demişti.Ben korku filmi bile izleyemeyen biriyim ama hiç korkunç gelmedi.Sanırım bu kitabın sürükleyici olmasıyla da alakalı olabilir.Ülkede bir olay patlak veriyor insanlar deliriyor ve birbirlerini öldürmeye başlıyorlar.Bu sırada maloire ismindeki kadın bir eve sığınıyor burada diger kurtulmuş insanlarla birlikte yaşamaya başlıyorlar.Dışarı da tehlike var bu yüzden dışarı çıkarken gözleri bağlı herkesin sürekli.Kendinizi dünyadan soyutluyorsunuz bir nevi dışarda bir hayat yokmuş gibi yaşamaya devam ediyorsunuz..Okumayanlara tavsiye ederim..;)

Simyacı-Paulo Coelho

Simyacı, dünyaca ünlü Brezilyalı yazar Paulo Coelho'nun üçüncü romanı. 1996 yılından bu yana Türkiye'de de çok okundu, çok sevildi, çok övüldü bu kitap. Bir büyük Doğu klasiği olan Mevlâna'nın ünlü Mesnevî'sinde yer alan bir küçük öyküden yola çıkarak yazılan bu roman, yüreğinde çocukluğunun çırpınışlarını taşıyan okurlar için bir "klasik" yapıt haline geldi.

Simyacı, İspanya'dan kalkıp Mısır piramitlerinin eteklerinde hazinesini aramaya giden Endülüslü çoban Santiago'nun masalsı yaşamının öyküsü. Ama aynı zamanda bir "nasihatnâme"; "Yazgına nasıl egemen olacaksın? Mutluluğunu nasıl kuracaksın?" gibi sorulara yanıt arayan bir yaşam ve ahlak kılavuzu. Mistik bir peri masalına benzeyen bu romanın, dünyanın dört bir yanında bunca sevilmesinin gizi, kuşkusuz bu kılavuzluk niteliğinden kaynaklanıyor. 

Simyacı'yı okumak, herkes daha uykudayken şafak vakti uyanıp, güneşin doğuşunu izlemeye benziyor.

                                      

                                                                  Yorumum


"Simyacı" mistik bir peri masalı.Dünyayı gezen bir koyun çobanı'nın hikâyesi anlatılmış.Peki neden dünyayı gezmek istiyor?Piramitlerdeki hazineye ulaşıp tüccarın kızıyla evlenebilmek için mi,hazine bahanesiyle çıktığı bu yolculukta kendini bulabilmek için mi?Simyacı hayatınızı değiştirecek bir kitap.Belkide kafanizdaki tüm o soru işaretlerine simyacıyı okuduktan sonra cevap bulabileceksiniz. "Mesela eğer insan gerçekten bir şeyi isterse bütün evren gerçekleşmesi için iş birliği yapar" cümlesi beni çok etkilemişti.Mesela "insanın gerçek hazinesi yüreğidir." Bu zamana kadar okuduğum en güzel ve anlamlı kitap oldu herkese tavsiye ederim.

                                     
Hayatınızı değiştirebilecek bir kitap simyacı..size ufak bir anımı anlatayım;Geçen senelerde işe giderken metroyla,simyacıyı okuyordum.Kitaba kendimi öyle kaptırmışımki inmem gereken yerde inemeyip,işe geç kalmıştım.Simyacıyı elimde gören iş arkadaşım ona kitap önermemi söyldinde de bu kitabı okuyordum.Dedim ki bitsin sana vereyim sen oku.Ben kitabın son sayfalarındayken arkadaşıma vermiştim.Hayatında okuduğu ilk kitap oldu simyacı.Son kitapta olmuş olabilir çünkü ben okuduğum hiç bir kitaptan simyacı kadar etkilendiğimi hatırlamıyorum.Yazarın anlatımı,kitabın konusu mükemmeldi.Benden tavsiye istenildiğinde söylediğim ilk kitap yine simyacı oluyor..Peki ya siz yoksa hala simyacıyla tanışmadınız mı?





Bir kadının hayatından 24 saat-zweig

Bir gün hiç tanımadığı bir adama kumarhane de rastlayan bir kadının hikayesi ve onunla geçirdiği 24 saat.Olaylardan habersiz otelde kalan bir adam hiç tanımadığı bir kadından dinlediği bir hikaye.Kitap çok güzeldi fakat çeviri çok kötüydü ama hikayenin güzelliginden dolayı bunu çok fazla sorun etmedim.Satranç isimli kitabında da aynı sorunu yaşamıştım.Fakat onu da çok beğenmistim.Çocuklarını ve kocasını otel odasında bir mektupla terk eden bu kadını böylesine bir giz'e hapseden neydi..?Aşk mı,kumar mı dedirtti.Sonra aşk'ta bir kumar değil mi? Yazar'ın buna benzer bir çok kitabı var ve hepsi de klasik eser niteliğinde..İnsanın hayal gücünün nereye gidebileceğini en iyi şekilde romanlarına taşıyan yazarlardan bir tanesi..Mutlaka okuyun derim..tavsiye.

Üvey Kırmızı-Pia

Uzun zamandır tam anlamıyla bir kitabı bitirip ,yorum yapma zevkini tadamıyordum.
Öncelikle pia'ya böylesine içsel bir kitap yazdığı için teşekkür ediyorum.
Evet okunacak çok kitap var,evet kitaplar hayatımızı değiştiriyor,evet belki de vaktimiz yok okumaya..Bu kitap beni en başından beri kendisine doğru çekmişti,demekki vaktini kollamışki,en zor zamanımda yetişti imdadıma.Bir arkadaş,bir dost,bir sırdaş oldu.Kapaktan bu kadar etkilenmiş olmam,kitabın sonuyla birlikte beni şaşırtmaya yetti sevgili pia."Kitabın konusu ne?"diye sızlanip durasıcalar ,üşüşür birazdan başıma.Okurken hoşuma giden her bir satırını sizinle paylaştım kitabın,daha bana konusunu mu soracaksınız? Yapmayınız Allah aşkına.Konusu yeterince kendini belli etmiyor mu sizce de?Zaten önemli olan kitabın konusu değil,sizde nasıl bir etki bıraktigidir.Çok şükür ,kitap bende bekledigim kadarininda, ötesinde bir etki bıraktı..Ben şimdi ne okusam ,bu kitabin yeri dolmaz sızlanmasına geçiyorum..
Allah size de bu kitabı okumayı nasip etsin başka ne diyim..?        

  .

Yabancı-Albert Camus

"Albert Camus"nün ( 1913-1960) en tanınmış, en çok yabancı dile çevrilmiş, en çok incelenmiş ve hala en çok satan kitaplar arasında yer alan "Yabancı", aynı zamanda yazarın en gizemli yapıtı. Ölümün egemen olduğu bir "varlık"ın en anlamsız olgularını saçma bir düzensizlik içinde yaşayan bu romanın başkişisi "Meursault", bir simge kahraman değildir, "adı" olmayan bir "Yabancı"dır; bu eksik kimlik, gerçeklikten algıladığı şeyi yapılandıramayan, yeniden örgütleyemeyen, ama gerçekliğin yankılarını yakalamaya çalışan bir boş bilincin imgesidir. Onun kayıtsızlığı ve edilgenliği, işte bu boş bilincin ürünüdür. Yabancı, büyüleyici gücünü, içinde barındırdığı trajedi duygusuna borçlu: Bir türlü ele geçirilemeyen anlamın sürekli aranması, bilinç ile toplumsal dünya arasındaki çatışma... Camus'yle buluşanların hiçbiri, onunla karşılaşınca hayal kırıklığına uğramamıştır. "Mutluluk, bir yerde ve her yerde hiçbir şey beklemeden dünyayı, insanları sevmektir," der Camus. Giderek daha çok sevilen bir yazar olması, onun bu sevgisinin yansımasından başka bir şey değildir.






√ Kitap Meursault ismindeki bir adamın annesi'nin ölümüyle başlıyor.Bu adam hikaye'nin baş karakteri olan ve kitaba ismini veren yabancı. Kitabın konusu toplumla arasında mesafe olan kendi halindeki bir adamın yaşadıkları. Annesi'nin ölümünden sonra hayatına hicbir şey olmamış gibi davranan meursault'un evlenmek üzere oldugu bir kız arkadaşı ve yakın bir dostu vardır.Tatil yaparlarken karşılarına bir gün bir kaç tane arap çıkar.Bu adamların ne istedikleri bilinmemektedir ki tam o sıralar da onlardan bir tanesini öldüren kitap karaterimiz hapse atılır. Sorgulamalar sırasında bu adamı neden öldürdüğünden çok adamın yaşantısı sorgulanır.Topluma olan yabancı tutumu herkesin önyargısına neden olmuştur.İlk 60 sayfa çok yavaştı bana göre ama ,ikinci kısımdan sonra kitabı sevmeye başladım ve sonunu çok merak ettim.Kitabı okumuş olmak için okursanız,kitaptan hiçbirsey anlamazsınız ve sevmezsiniz.Ben kitabı sevdim ,okumayan eminim çok az kişi var ve eğer varsa mutlaka okusun derim...

                                             


Alıntılar...


*"İnsan bilmediği şeyler hakkında daima abartılı düşüncelere kapılır"
*
"Ölüm cezasının çok önemli bir şey olduğunu,hatta bir bakıma onun, bir insanın ilgisini çekecek tek şey olduğunu nasıl olmuştu da anlamamıştım? Mümkün olup da bu hapishaneden çıkabilseydim,bütün idamları seyretmeye giderdim"



"Yaptığım herhangi bir şeyden dolayı hiçbir zaman gerçek pişmanlık duyamamış olduğumu ona samimi olarak,hatta dostça açıklamaya çalışmak isterdim."
*
*
"Bazı insanların sırf normal olabilmek için olağanüstü enerji sarfettiklerini kimse bilmez."
*
*
"İşte böyle sayın jüri üyeleri. Aslında,bende ruhtan da eser yokmuş insanlıktan da, hatta insan kalbini esirgeyen ahlak kurallarının birine bile sahip değilmişim."






Düzenleme

back to top .