.

12 Aralık 2017 Salı

Mutlu Prens-Oscar Wilde

Ama aşkın modası geçti artık, şairler öldürdü aşkı. Aşk hakkında o kadar çok şey yazdılar ki, kimse onlara inanmaz oldu; bence çok normal. Gerçek âşık acı çeker ve susar..





Oscar Wilde’ın 1888’de yayımlanan Mutlu Prens’teki masalları oğulları için yazdığı düşünülse de, yazar hedef kitlesini “yediden yetmişe çocuk ruhlu insanlar, şaşırma ve sevinme gibi çocuksu yetilerini koruyanlar” olarak açıklamıştır. Wilde bu masallarda bencilliği ve duyarsızlığı gözler önüne serer ve eleştirir. Onun ana masal kişileri bazen hatalarını anlayarak pişmanlık duyarlar ve özgecil davranışlar sergilerler. Kimi zaman da gözlerini kör eden kibirden bir türlü kurtulamazlar. Mutlu Prens her ne kadar çıraklık döneminin ürünü olsa da, Wilde’ın masal ve alegori alanındaki ustalığını ortaya koyar.



"Bu dünyanın yükü öyle ağırdır ki tek bir insan taşıyamaz. Dünyanın derdi de öyle büyüktür ki tek bir yüreğe sığmaz."




Merhaba Aralık ayında okuduğum 3.kitabımda Mutlu prens oldu. 
Daha önce yazarı hiç okumamıştım ama bu son olmayacaktır.Çünkü yazarın anlatımına bayıldım..

Mutlu prens bir çocuk kitabı ama aynı zamanda yetişkinlerde okuyabilir. Sayfa sayısı fazla değil bu yüzden sıkılmadan okuyacağınız ve çabuk biten bir kitap olacaktır.. İçerisinde insanlara ders verici hikayeler diğer canlılarla tasvir edilerek, peri masalı tarzında anlatılmış.
Hayvanlar, bitkiler, çiçekler, insanlar, kral, prens, prenses gibi kimseler kitabın konusunu oluşturuyor.
Ben kitabı Halil cibran'ın ermiş kitabına benzettim yalnız o kitapta hikaye gibi değilde düz bir anlatım vardı.. Küçük prensi çağrıştırsa da kesinlikle küçük Prensten çok daha iyi bir kitap bence. Büyük, küçük herkesin mutlaka okuması gereken harika bir kitap kısaca.. Kesinlikle tavsiye derim.
.
.
.



Bazılarına az, bazılarına çok pay düşüyor. Dünyayı haksızlık ele geçirmiş, ama acı dışında , hiçbir şeyi eşitçe paylaştırmamış.






"Ben bir zamanlar çok mutlu bir prenstim. Sarayda yaşıyordum. Günlerim eğlence içinde geçiyordu. Sarayın kalın duvarları, beni halktan ve gerçek hayattan uzak tutuyordu. Sonunda öldüm ve bir prens olduğum için buraya heykelimi diktiler, üstelik bütün vücudum altından, gözlerim elmastan yapılmıştır. Ama mutlu değilim artık. Çünkü kentin ortasında dikiliyorum ve yaşarken görmediğim her şeyi görüyorum. Bir dilim ekmek için ağlayan çocuklar, soğuktan titreyen insanlar yüreğimi yakıyor. Onlara yardım etmek istiyorum, fakat yerimden kıpırdayamıyorum. İşte bunun için ağlıyorum. Örneğin şuanda aç ve hasta bir çocuk ateşler içinde yanıyor ve annesinden bir dilim portakal istiyor. Ancak annesinin ona verebilecek nehir suyundan başka hiçbir şeyi yok."





5 /5 🌟 🌟 🌟 🌟 🌟




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Düzenleme

back to top .